Merhaba, 

Fotoğrafçılığın gizemli dünyasına, babamın memuriyeti nedeniyle bulunduğumuz Konya'da, 1974 yılında usta-çırak ilişkisiyle adımımı attım. Kimi zaman kentin en köklü stüdyolarında onların elit müşterilerine, kimi zaman alaminüt işlerle Sait Faik’in öykülerine, Ara Güler’in karelerine konu olan arka sıralardaki insanlara hizmet verdim.

1895 Yılında, Konya'da ilk fotoğraf stüdyosunu açan Ermeni asıllı Garabet Solakyan'ın 1916'daki ölümünün ardından, Solakyan'ın yardımcısı Hasan Behçet Kılıkçı, stüdyoyu devralır. Hasan Behçet Bey, Anadolu'daki ilk Türk fotoğrafçılarından biri unvanına sahiptir. Hasan Bey, 1956 yılında bu stüdyoyu, yanında yetiştirdiği Ahmet Oğul'a devreder. Ben,1975 yılında bu tarihi stüdyoda çalışma ayrıcalığına erdim. Özellikle rötuş tekniğini burada öğrendim. Cam filmlere fotoğraf çekildiğine burada tanık oldum. Bu stüdyo "Cam Odası" adlı öykümün geçtiği mekândır. 

1982 yılında, memleketimiz olan İzmir'e yerleştik. 1983 yılında, Ankara'dan İzmir'e yerleşen Hakkı Taşçıoğlu'na ait Foto Hakkı'da çalıştım. Burada rötuşun ve stüdyo fotoğrafçılığının çok farklı boyut ve incelikleriyle karşılaştım. Bunlar, ezber bozan nitelikte, sanatsal çalışmalardı. İzmir'in opera ve bale sanatçılarının portre çekimleri genellikle  burada gerçekleşiyordu. 

1984 yılında Üçkuyular semtinde kendi stüdyomu açtım (Vizör Fotoğrafçılık). Bu stüdyoyu 1990 yılında kapatttım. Sonraki yıllarda reklam ajanslarında fotoğrafçılık ve reklam yazarlığı yaptım. İzmir’de çıkan bazı yerel gazetelerde Reklam Sorumlusu görevlerini üstlendim..  Ayrıca muhabirlik, editörlük, mizanpaj, karikatür, kültür-sanat ve bulmaca sayfası düzenlemesi vb, yerel gazeteciğin bana yaptırdığı ve öğrettiği işlerdendir. 

5000 yıllık bir tarihi olan kentimizin sokaklarında kaybolup çektiğim fotoğraflardan biri, 6. Adana Altın Koza Film Festivali kapsamında düzenlenen Bir Fotoğraf Bir Film Öyküsü Yarışması’nda  İkincilik Ödülü aldı. Ödül alan “Yokuşların Öyküsü”; bu sokakların insanlarının öyküsüdür. 
 

Karanlık odaların sülfit, bromür, hidrokinon kokusu ve günümüz fotoğrafçılığının dijital olanaklarıyla harmanlandıktan sonra, deyim yerindeyse, fotoğrafın her rengine boyanıp mesleğimi ve sanatımı sürdürüyorum.

Taner ORALALP